moda psikethica

Film İncelemesi: Gerald’s Game ( 2017 ) – “Oyun”

Film İncelemesi: Gerald’s Game ( 2017 ) – “Oyun”

‘’Bu filmi bizim için değerli kılan nedir?’’ sorusunu kendime sorarak başladım incelemeye ve Judith
Herman’ın Travma ve İyileşme kitabından alıntılarla yazıma ışık tutmaya çalıştım.
İlişkilerini kurtarmak için sessiz bir göl evine giden Jessie ve Gerald’ın hikayesini anlatıyormuş gibi
başlayan film aslında Jessie’nin kaçtığı çocukluk travmasıyla yüzleşme hikayesini bizlere gösteriyor.
İlişki sırasında Gerald’ın ‘‘Babacık istediğini alacak!” cümlesi Jessie’yi öfkelendiriyor ve bunu
kesmesini söylüyor. Birkaç sözlü tartışmadan sonra Gerald aldığı ilaçtan dolayı kalp krizi geçiriyor ve
ölüyor. Çaresizlik duygusuyla Jessie, Gerald’ın uyanması için “İstediğin her şeyi yapabilirsin.” diyor. Bu
sahne bize Jessie’nin çocukken yaşadığı çaresizliği ve tacizi neden anlatmadığını hatırlatıyor. Çünkü
fail olan babası Jessie’yi annesinin onu hatalı görme ihtimaliyle korkutuyor ve ardından Jessie
annesinin ona inanmayacağını ve de suçlayacağını düşünüyor.
Filmde başka dikkat çeken nokta ise Jessie’nin eş seçimi. Kendinden büyük olması, avukat olması vb.
özellikler bize babası gibi birini seçtiğini gösteriyor. Gerald’ın üzerinde hakimiyet kurmasına izin
vermesi (kelepçeyle bağlanması) bunun bir sonucudur. Çünkü çocukluk çağında yaşanan travmalar
kişiliği biçimlendirir ve çarpıtır. Güvenli bir bağımsızlık geliştiremeyen çocuk bağımlı olacağı birini
tekrar bulur ve sonuç bir çıkmaza girer. Onu nesneleştiren, küçümseyen kişiyle evli olması da bu
paradoksun bir örneğidir. Göl evine gelene kadar 12 yaşında yaşadığı olaydan kaçan Jessie artık her
şeyle yüzleşir. ‘‘Ben aslında kimle evlendim?’’ sorusu bize bu farkındalığı gösterir.
“SEN BİR KIZDIN, O BİR ADAMDI VE O OLAYI HİÇ ATLATAMADIN”
Jessie’nin diğer kardeşini ve annesini korumak için susması da ne yazık ki birçok mağdurda
gördüğümüz bir tablo. “Benim işim çocuk olmak.” cümlesi filmde en can acıtıcı kısımlardan biriydi.
Çünkü istismar öykülerinde bazen çocuklar yetişkini oynamak zorunda kalırlar. 12 yaşındaki Jessie’nin
diğer aile üyelerini korumak için susması gibi.
Filmde geçen ‘‘zararsız oyun’’ terimi aslında yaşadığımız birçok şeyin altında diğer insanların belki de
hiçbir zaman bilemeyeceği sırların yattığını bizlere gösteriyor. Ayrıca Jessie’nin gördüğü kendisinin ve
Gerald’ın silüeti, Judith Herman’ın “Dehşetengiz olayı inkar etme isteğiyle onu yüksek sesle ilan etme
isteği arasındaki çatışma psikolojik travmanın merkezi diyalektiğidir.” sözünün yansıması niteliğinde.
Jessie’nin bileğini kesmesi ve kurtulma çabası, pes etmemek ve eldeki kaynağı kullanmak için iyi bir
metafordu.

“ÇOK ACIYACAK!”

Elmas yüzük metaforu babasına ve eşine ‘‘bağımlı’’ olduğunu gösteriyordu ve Fairhope (mezar
tacizcisi) ‘e yani Jessie’nin travmasının silüetine, o yüzüğü verdi ve onun sadece ay ışığından ibaret
olduğunu söyledi kısacası iyileşmek için bir adım attı. Son sahnede Fairhope’ın (babasının, Gerald’ın)
karşısına geçip “Hatırladığımdan çok daha küçükmüşsün.” demesi yüzleşmenin iyileştirici tarafının
kanıtıydı.

Son satırlarımı çok sevdiğim iki alıntıyla bitirmek istiyorum;
“Babamın yatağının altındaki Pandora’nın kutusunu hakikaten açmak istiyor muydum? Kırk yıl sonra
ipuçlarını takip edip bilmeceyi çözünce, babamın beni cinsel olarak istismar ettiği bilgisini
keşfettiğimde ne hissedecektim? Bir suçun ortaya çıkarılmasına giden hayat enerjime acımaksızın
kendimle barışabilecek miyim? Bir insanın hayatının bir evresi bittiğinde, beklenmedik pek çok ölüm
olduğuna ve devam etmek için farklı bir insan haline gelmesi gerektiğine inanıyorum. Zümrüdüanka
yukarılara çıkmak niyetiyle ateşe dalar, sonra yükselirken düşer. Bir halden diğerine geçişin bu
noktasında, öteki benliğimle beraber ölecek gibi oldum.” (Travma ve İyileşme-Judith Herman)
Buradaki ölüm kelimesinin Gerald’ın, Fairhope’ın ölüm için geldiğini söylemesindeki kastıyla aynı
olduğunu düşünüyorum. Jessie ölmedi ve başka birilerine travmasını anlatacak kadar güçlendi.

“Unutma Lola, hiçbir acı baki değildir. Üflersin geçer.
Bazılarına biraz daha çok üflemen gerekir, hepsi bu. (Sabahattin
Ali)